Mesafeler engel midir?

Selam! Blogumu genişletmeye karar verdim ve yeni kategoriler açmaya başladım. Şimdilik az olsa da günden güne hem o yerlerde hem de burada yayın yapmaya devam edeceğim. Diğer bloglarım için profilime girip bakabilirsiniz. Profilim açılınca zaten yazdığım blogların ana adları gözüküyorlar. Onlara da bakabilirsiniz.

Bugün herkesin yüreğini burkan bir konu hakkında tartışmak istedim. Bugünkü konum:

Mesafeler engel midir? olacak.

Öncelikle bu başlığı ikiye ayırabiliriz:

  1. İki insan arasındaki sevgi, ayrı yerlerde olunca biter mi?
  2. İki insan arasındaki arkadaşlık, eski samimi halini koruyabilir mi? 
İlk önce birinci maddeyi ele almak istiyorum. Farklı şehirlerde ilişki, çok zor. Eğer iki insan birbirine güvenmiyorsa o ilişki biter. Çünkü sürekli kontrol etme isteği ortaya çıkar ve bu bir süre sonra diğer tarafı sıkar.

Güven varsa devam edebilir. Ama bir şart daha var elbette. İki tarafın sadık olması gerekiyor. Ayrı yerlerdeler ve yanında doğal olarak partneri yok. Kendini kaybedip kötü işlere kalkışmaması lazım. Bu ilişkiler en zor olanları diyebilirim. Özlem çekeceksiniz. Çok özleyeceksiniz ve olanaklar bunu daha çok zorlayacak. Buna inanıyorsanız devam edin derim. Çünkü bu tür ilişkilerden zaferle çıkan kişilerin küçük problemlerde ayrılacaklarını zannetmiyorum. Çünkü o yokken nasıl acı çektiğinin farkında olacak. Bu da kaybetme korkusunu güçlendirecek.

İkinci konuma gelecek olursak, bu konuyu çok yaşayan bir insanım. İlk ayrıldığımızda çok özleyip iki ay sonra mesaj bile atmayanları da gördüm; ilk günden günümüze kadar arayıp soranı da. Bu tür arkadaşlıklarımda ilk günlerde mesaj attım ve arayıp sordum. Sonraki günler ise mesaj atmayı bıraktım ve onlar atarsa mesaj attım. Böylece kiminle arkadaş kalıp kalmayacağıma karar verdim.

Sizlere hep Miki'yi anlatmış olabilirim, çünkü şuanda okulda yakın arkadaşlarımdan birisi. Ama en değerli arkadaşım hatta 'kardeşim' bile dediğim arkadaşım Sürmelim var. İlk blog yazımda yazmıştım belki hatırlarsınız. Onunla olan arkadaşlığımız gerçekten kitap olur. Çünkü çok fazla olay yaşadık; birbirimize küstük, barıştık, ona çok kötülükler yaptım ama o her seferinde beni affetti. Hak etmemiştim hiçbir seferinde. İtiraf ediyorum. Çok çekti benden. Ama her hatamdan sonra beni normale döndürmeyi başardı.

İki yıl kadar önce yaşadığım karmaşık olaylar ruhsal olarak beni hiç iyi etkilememişti. O günlerde anlayamasam da olaylara karşı tepkim çok fazla değişkenlik gösteriyordu. Birden sinirlenip bağırabiliyor, ardından kahkahalarla gülebiliyordum. Bir de kavgaya çok meyilliydim. Biri bana ya da Sürmelim'e kötü kelime kullandığında veya vurduğunda o çocuğu anında dövüyordum. Bazen sinirlenip Sürmelim'e bağırıyordum. Hak etmiyordu, dediğim gibi. Ama o beni bırakmak yerine, iyileştirmeyi tercih etti. Başardı da. O olmasaydı şuanda; bileklerini canı sıkılınca kesen, ruh sağlığı iyi olmayan, ailesine tavırlı biri olurdum sanırım!

Geçen yıl ayrılmak zorunda kaldık 'kardeşim'le. O kadar zordu ki, bunu anlatabilecek ne gücüm var şimdi, ne de kelimem! İlk zamanlarda yoktan yere yine kavga çıkarıp küsüyordum. Küsme sebeplerim ise çok saçmaydı: 'Bana iki saattir hiç mesaj atdın'lar, 'Beni unuttun başka bir arkadaş buldun'lar! Hepsi çok saçmaydı ama onu kaybetmek hiç istemedim. Sürekli benimle olsun istedim. Diğerleri gibi iki gün yazıp üçüncü günde gitmesini değil.

Ayrılışımızdan dört ay sonra yüreğimdeki koca boşluk hissedilebilir hale gelmişti. Ona olan sevgimi hep belli ederdim. O ise utanarak. Bir gün Şöyle yazmıştım ona:

+ Seni çok özledim canım.

O ise asla unutmayacağım şu kelimeleri yazmıştı:

- Ben de seni çok özledim canım. Sensiz ölecek gibi hissediyorum.

O an içimden şunları geçirmiştim: 'Sakın bu kızı bir daha üzmüyorsun. Yoksa eski haline geri dönüp seni öldürürüm.'

26.06.2016 bu tarihte ayrıldık ve o günden bu güne bir sürü olay yaşadım. Hepsini bir hevesle ona anlattım ve o, beni her zamanki gibi dinledi. Onu çok özledim. Sesini duymak için 12 gün boyunca aç kalabilirim. Ki o bilir, yemek yemeyi çok severim.

Bir yıl bile olmadı ayrılalı, görüşme günümüze daha çok var. Dört yıl sonra belki görüşebiliriz. O da düşük bir ihtimal. Ama ne olursa olsun, kim olursam olayım beni seven bir arkadaşım var. Bunu bilmek çok gurur verici bir duygu. Şanslı biriyim. Bazen içim çok sıkılıyor. Hafif tonton yanaklarını, küçük ellerini, koyu kahverengi gözlerini çok özlüyorum. En çok da birlikte geçirdiğimiz günleri özlüyorum. Sinirlendiğinde takındığı ifadeyi, utanınca kızaran yanaklarını, trip atamayışını özlüyorum.

Sizlere tavsiyem: Arkadaşlarınızla saçma sapan sebeplerden küsmeyin, onlara kötü davranmayın ve onlar sizi çok seviyorsa, kıymet bilin. Çünkü Sürmelim beni sevmeseydi, şuanda yalnızdım. Sen bu yazıyı okur musun, bilemem. Okursan anlarsın ben olduğumu. O yüzden okuma ihtimaline karşın: Seni Seviyorum Canım Arkadaşım!!! 💙💙💙

Üzerimde bir yük varmış gibi hissediyordum ve bu yazı bana iyi geldi. Umarım çok sıkılmamışsınızdır. Bugünlük benden bu kadar. BlueGirl siyahlığa karışır. 😜











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O mu? Yoksa bu mu?

Film/Dizi/Kitap Önerileri

Sevgiyi takıntı haline getirmek doğru mu?